13 Aralık 2007 Perşembe

Emekli aylıklarının ödeme takvimi belli oldu

Ankara - Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre sigortalı ve hak sahibi olanlara Kurban Bayramı öncesinde yapılacak Aralık ayı maaş ödemesinin takvimi belli oldu.

Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılan yazılı açıklamaya göre, yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları, tahsis numarasının son rakamı 9, 7 ve 5 olanlara 14 Aralık 2007, tahsis numarasının son rakamı 3 ve 1 olanlara 17 Aralık 2007, tahsis numarasının son rakamı 8, 6 ve 4 olanlara 18 Aralık 2007, tahsis numarasının son rakamı 2 ve 0 olanlara da 19 Aralık 2007 tarihinden itibaren ödenecek.

Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre sigortalı ve hak sahibi olanlardan tahsis numarasının son rakamı 1 ve 3 olanlar 14 Aralık 2007, tahsis numarasının son rakamı 2, 8 ve 9 olanlar 17 Aralık 2007, tahsis numarasının son rakamı 0, 6 ve 7 olanlar 18 Aralık 2007, tahsis numarasının son rakamı 4 ve 5 olanlar ise 19 Aralık 2007 tarihinden itibaren aylıklarını peşin olarak alacaklar.

Etkili yağışlar Söke'de heyelana neden oldu

AYDIN (İHA) - Aydın ve ilçelerinde son beş gündür devam eden etkili yağışlar, hayatı olumsuz etkiliyor. Söke İlçesi ve çevresinde etkili olan yağışlar Güneyyaka-Kisir köyleri arasında ulaşımın sağlandığı yolda heyelana neden oldu. Gün boyu aralıklarla devam eden toprak kayması sonucu asfalt yol zarar görünce, yol bir süre trafiğe kapalı kaldı. Güneyyaka Köyü girişine 200 metre mesafede meydana gelen heyelan nedeniyle yol araç trafiğine kapanırken, Aydın İl Özel İdaresince gönderilen iş makineleri ile yapılan çalışmayla yol yeniden trafiğe açıldı.

Minik A.K. devlet korumasında

Minik A.K. devlet korumasında
SAMSUN (İHA) - Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Amasya'da annesinin erkek arkadaşının şiddetine maruz kaldığı ileri sürülen minik A.K.'in 'ihmal ve istismar' edildiği gerekçesiyle tedbir kararıyla koruma altına alınması için Çocuk Mahkemesi'ne başvuruyor.


Annesi Betül K. (24) ve birlikte yaşadığı Yılmaz Y. (29) tarafından 3 gün önce Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Devlet Hastanesi'ne kaldırılan 4 yaşındaki A.K., hayati tehlike oluşturacak şekilde şiddetine maruz kaldığının belirlenmesinin ardından iç kanama şüphesiyle Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilerek tedavi altına alındı. Vücudunda kesik, şişlik ve morarma olan çocuğun, Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahi Bölümü'nde tedavisi sürerken, Yılmaz Y. ise çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.

Hastanede sosyal hizmet uzmanları ve çocuk psikologlarının gözetiminde olan çocuğa, yoğun bir tedavi uygulanıyor. Tıbbi tedavinin dışında, Samsun Sosyal Hizmet İl Müdürlüğü uzmanları, çocuk ve aileyle görüşerek durum değerlendirmesi yapıyor. Çocuğun devlet korunması altına alınması için harekete geçen Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ise olayda 'ihmal ve istismar' olduğu gerekçesiyle Çocuk Mahkemesi'ne başvuracak. Ayrıca olayda anne ve diğer aile bireylerinin ihmali olup olmadığı da detaylı bir şekilde araştırılıyor. Ailenin iş, maddi ve psikolojik durumları gibi konuların detaylı incelenmesinin ardından çocuğun aileye geri verilip verilmeyeceği konusunda mahkemeye görüş bildirilecek.

Sosyal Hizmetler İl Müdürü Muzaffer Çelik, çocuğun şuan sosyal hizmet uzmanları ve çocuk psikologlarının gözetiminde olduğunu söyledi. Çelik, "Olayla ilgili annenin ve diğer aile bireylerinin ihmali olup olmadığı uzmanlar tarafından araştırılacak. İnceleme sonucunda çocuğun aileye verilip verilmemesi konusunda görüş birliğine varılacak. Kararı mahkeme verecek. Bu süreçte çocuk yuvada koruma altına alınması görüşüne vardık. İkametgahları olan Amasya'da 0-6 yaş grubu çocuklar için yuva olmaması nedeniyle biz burada koruma altına alınmasını talep ediyoruz. Araştırma sürecinde çocuk bizim korumamızda yuvada kalacak. Zaten adli olarak ayrıca incelemeler sürüyor" dedi.

11 Aralık 2007 Salı

CHP’li Mengü: “Adalet Bakanlığı’nda yalakalar ve yardakçılar var

TBMM Genel Kurulu’nda, Adalet Bakanlığı, Danıştay Başkanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı bütçeleri görüşülüyor.

AKP Grubu adına Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan AKP Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, personel eksikliğinin giderilmediği sürece adil yargı bağımsızlığına kavuşulmayacağını söyledi. Sıvacıoğlu, “Yargının problemleri bugün ortaya çıkmadı. Personel eksikliği var. Özellikle hakim ve savcı açığı. Bu personel açığı giderilmedikçe adil yargı bağımsızlığına kavuşulamaz” dedi.

Tarihi devirlerin ayrıldığı gibi, siyasi devirlerin de ayrılması gerektiğine işaret eden Sıvacıoğlu, AKP’lı yılları “aklı yıllara” benzetti. Sıvacıoğlu, “Bizim aklı devirlerimizin ilk 5 yılını geride bıraktık. Adliyelerin sıkıntıları var. AKP ikinci aklı yıllarında bu sıkıntıları giderecektir. AKP, hakimleri vicdanları ve cüzdanları arasında kalmaktan kurtardı” diye konuştu.

- DTP’Lİ ATA RAPOR OKUDU-

DTP Grubu adına Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler Vakfı’nın hazırladığı, “Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları” başlıklı rapordan istatistik bilgiler vererek, “Bu raporda araştırma kapsamında görüşülen hâkim ve savcıların yüzde 63’ü, AİHM’nin kararlarında Türkiye’ye karşı önyargılı olduğunu düşünmektedir” dedi. Ata şöyle devam etti:

“Ve yine, ‘İnsan hakları devletin güvenliği açısından tehdit oluşturabilir mi’ sorusunu ‘evet’ diye yanıtlayanların oranı, yüzde 51 olmuştur. Bu soruya ‘hayır’ diye yanıt verenlerin oranının ise yüzde 28’de kaldığı belirtilmektedir.”

-İŞKENCE-

“58 ve 59. AKP hükümetleri ile mevcut 60. AKP hükümetinin, programlarında sürekli değindikleri fakat bir türlü gerçekleştiremedikleri yargı reformu artık kaçınılmaz, zaruri ve bir an önce gerçekleştirilmesi gereken düzeyde ihtiyaç arz etmektedir” diyen Ata, Türk Ceza Kanunu’ndan örnekler vererek diğer ülkelerin cezalarını karşılaştırdı. Cezaevlerinde işkence olaylarının arttığına işaret eten Ata, son üç ayda insan hakları örgütleri tarafından hazırlanan raporlarda da ortaya çıkan sonuçların vahim olduğunu belirtti.

Adalet ve yargı yapısının en netameli konusunun işkence olduğunu savunan Ata, “Ceza infaz kurumları ve tevkif evlerinde; tutuklu ve hükümlülere keyfi gerekçelerle uygulanan onur kırıcı, zalimane, kötü muamele ve cezalar, bizlere ve sivil toplum örgütlerine gelen şikâyetlerle ayan beyan ortadadır. Hem sadece bize mi geliyor? Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komisyonu’ndan gelen bir heyet, Sayın Bakanla da görüştü. İşkence olaylarında yeniden vahim bir artış olduğunu belirttiler. Türkiye’nin 'Birleşmiş Milletler İnsanlık Dışı, Onur Kırıcı, Kötü Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşmesi’ne Ek Seçmeli Protokolü' imzalamasını istediler” diye konuştu.

-301.MADDE-

Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinde yer alan “Türklük“ ile ilgili ibareler, gerek anayasalarda gerek yasalarda ırklarla ilgili düzenlemeler biçiminin, belli bir ırk ve etnik grubunu koruma şeklinde yapılması gerektiğini söyleyen Ata, “301. madde ile koruma altına alınan kurumlar asıl o kurumlarda faaliyet gösterenler tarafından zayıflatılabilir ve kurumların prestiji yine o kişiler tarafından sarsılabilir. Yargı organının saygınlığını bir yargıçtan, yasama organının saygınlığını bir milletvekilinden , hükümetin saygınlığını bir bakandan daha fazla sarsabilecek hiç kimse yoktur” şeklinde konuştu.

-AKP ÖZELLEŞTİRME ÇILGINI-

DTP Grubu adına Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerine ikinci sözü alan Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak, AKP’yi “Özelleştirme çılgını” olarak tanımlayarak, “Hükümet, işbaşına geldiğinden bu yana bütçe açığını bahane ederek kamuya ait neredeyse tüm varlıkları satışa çıkardı. Şimdi ise hükümet gözünü para basan otoyollara ve köprülere dikmiş durumda. 2008’in ilk çeyreğinde boğaz köprüsü ve birçok otoyolun satışa çıkartılacağı belirtiliyor.

AKP hükümetinin özeleştirme çılgınlığı bununla da kalmadı. Tarihi Haydarpaşa garı özeleştirme idaresinin elinden zor kurtuldu” dedi.

Kışanak, bölgelerarası eşitsizliğe değinerek, ülkenin batısında otoyol, hızlı tren ve Marmaray gibi büyük projeler olurken, Doğu ve Güneydoğu'yu kapsayan bir projeye rastlamadıklarını söyledi. Türkiye'nin yatay bir coğrafyaya sahip olduğuna dikkat çeken Kışanak, "Doğu ve Batı aksları oluşmadan sağılıklı bir ulaşımdan söz edilemez" dedi. Kışanak, Bakan Binali Yıldırım'a, bu bölgelerde Diyarbakır'ın merkez durumda olduğunu belirterek, yapılacak yatırımları da sordu.

-YALAKALAR VE YARDAKÇILAR VAR-

CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise Adalet Bakanlığı'nda "yalakalar ve "yardıkçılar" olduğunu önü sürdü ve bürokratları eleştirdi. Bakan Şahin'in geçtiğimiz günlerde Yargıtay'da bekleyen dosyaları nedeniyle 327 kişinin boşu boşuna hapiste yattığını açıkladığını anımsatan Mengü, "Bu açıklamanızı çok vahim buldum. Bu bilgileri sizin kırmızı halı döşeyen savcılarınız zamanında bildirseydi bir önlem alırdınız. Bu görevi ihmal eden savcılarla ilgili bir önlem alacak mısınız? Bu 327 insan, boşu boşuna hapishanelerde çürüyen insanlar için bir işlem yapacak mısınız? Bu kişiler AİHM'ne dava açsa milyonlarca lira tazminat kazanacaklarını biliyor musunuz?" dedi.

-SİYASİ BASKI YOK DİYECEK YÜZÜNÜZ YOK-

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök ise yargının bağımsız olmadığını, siyasi baskı altında olduğunu ifade ederek, "Yargı bağımsızlığı, mali yönden idareye, Adalet Bakanlığına rica etmek zorunda bırakmamakla olur. Bu uygulamaya son vermek lazım ama katmerleşiyor" diye konuştu. Yargı bağımsızlığının ciddi bir iş olduğunu ve hakimlerin özerk kuruluşlarda yetiştirilmeleri gerektiğini söyleyen Gök, Adalet Akademilerinin yapısını eleştirdi. Gök, "Siyasi baskı yok diyeceksiniz ama ne yüzle diyeceksiniz?" diye sordu.

Kızıma sahip çıkamadım, örgüt onu benden aldı’

ANKARA'da dün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleriyle girdiği silahlı çatışmada öldürülen terör örgütü DHKP/C üyesi 38 yaşındaki Kevser Mızrak'ın cenazesi babası ve yakınları tarafından Adli Tıp Morgu'ndan alındı.


Örgüt yandaşlarının kızının cenazesine katılmasını reddeden baba Recep Mızrak, “Örgüt, kızımın beynini yıkadı. Baba olarak ben de kızıma yeterince sahip çıkamadım. Örgüt onu benden aldı” dedi.
Kurtuluş Dedeefendi Sokak 19 numaralı binanın bahçe katında bulunan hücre evinde çıkan çatışmada ölü ele geçirilen örgüt üyesi Kevser Mızrak'ın cenazesi, babası Recep Mızrak ile yakınları tarafından bu sabah Adli Tıp Morgu'ndan alındı. Mızrak'ın cenazesi, defnedilmek üzere Ankara'nın Polatlı İlçesi'ne götürüldü.

ÖRGÜT ÜYELERİNİ KIZININ CENAZESİNE İSTEMEDİ

Ölen Kevser Mızrak'ın babası, Adli Tıp Morgu'na gelen TAYAD ve DHKP/C örgütü yandaşlarının kızının cenazesine katılmasını istemedi. Baba Recep Mızrak, “Kızımın cenazesine katılmalarını istemiyorum, ben rahatsız oluyorum. Eğer Kevser'i seviyorlarsa buradan çekip gitsinler. Onları cenazede de görmek istemiyorum” dedi. Baba Mızrak'ın istemediği grup, daha sonra Adli Tıp Kurumu önünde pankart açarak sloganlar atmaya devam etti. Çevik Kuvvet ekiplerinin geniş güvenlik önlemleri altında slogan atmaya devam eden grup, daha sonra otobüslere binerek cenaze arabasını takip ettiler.

KIZIMI BENDEN ALDILAR

Baba Recep Mızrak, kızının 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okurken örgüte katıldığını belirterek, “Onun doktor olmasını bekliyorduk. Ancak örgütle bağlantısı olmuş ve sonra okulu bıraktı. Kızım DGM'de yargılandığı dönemde onu savunan örgüt üyeleri, sanki kızımın içerde kalmasını istiyorlardı gibi davranıyorlardı. Amaçları, kızımın cezaevinde kalması ve beyninin yıkanmasıydı. Amaçlarını da ulaştılar. Keşke avukat olsaydım da kızımı ben savunsaydım” dedi.
Baba olarak kızına tam sahip çıkamadığı için üzgün olduğunu da kaydeden Recep Mızrak, “Baba olarak kızıma yeterince sahip çıkamadım. Sorumluluklarımı yeterince yerine getiremedim. Ama örgüt kızımın beynini yıkadı, onu benden aldılar” diye konuştu.

KIZIMI 6 YIL ÖNCE GÖRDÜM

Kızını son olarak ölüm orucu sonucu sağlığının bozulduğu dönemde gördüğünü kaydeden baba Mızrak, “6 yıl önce ölüm orucu nedeniyle kızımın sağlığı bozulmuştu. Çok kötü durumdaydı ve beni aradılar. Gidip kızımı gördüm, yanında kaldım. Ama daha sonra nerede olduğunu bilmiyordum. Dün akşam haberleri izlerken bir kadının öldürüldüğünü duydum. İçim cız etti ve gece 3'e kadar televizyonları izledim. Sonra televizyonda haberleri izlerken açık isim verildiğinde, ölenin kızımın olduğunu öğrendim ve o anda yıkıldım. Bunda baba olarak benim de suçum var” diye konuştu.

DSP, Bakan Güler'e, kayıtdışı kullanılan motor yağlarını sordu

DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, “10 numaralı yağ” adıyla denetimsiz ve kayıt dışı olarak piyasaya sürülen, kullanılmış motor yağlarının haksız rekabete ve çevre kirliliğine neden olduğunu kaydetti.

Yağız Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’e “10 numara yağ”ın üretim ve satışı ile ilgili denetimlerde bulunulup bulunulmadığını sordu.

DSP’li Yağız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, 2 milyar dolarlık vergi kayıplarına yol açan akaryakıt kaçakçılığını engellemeye yönelik çalışmalardan biri olan, ulusal marker (işaretleyici) uygulamasının fırsatçılara yeni imkânlar sunduğunu ifade etti. Bu durumun örneklerinden birinin, kullanılmış motor yağlarının “10 numaralı yağ” adıyla motorine alternatif yakıtın, denetimsiz ve kayıt dışı piyasaya sürülmesi olduğunu kaydeden Yağız, bazı firmaların, çimento fabrikalarında imha edilmesi gereken yağları (atık madeni yağlar) filtreden geçirerek yeniden “10 numara yağ” adıyla özellikle aracında motorin kullananlara sattığını belirtti. Yağız, bu yakıtın, tüketicilere fiyat avantajı sağlamasına karşın özellikle çevre için büyük bir tehdit oluşturduğunu vurgulayarak, “Bununla birlikte kullanılan araçlarda, araçların kullanım sürelerinin azalmasına ve sık sık arızalanmasına neden olmaktadır” dedi.

Denetim olmadan üretilen ve kayıt dışı satılan bu yakıtın 100 bin tonluk yeni bir pazar yarattığını ve yıllık pazar hacminin her geçen gün arttığını bildiren Yağız önergesinde şu sorulara yer verdi:

“-Petrolün temini ve satışı, rafinajı, işlenmesi, depolanması, iletimi, ihrakiye teslimi, taşınması, dağıtımı, bayiliği, kullanımı ve bunlarla ilişkili iş ve işlemlerden oluşan piyasayı denetlemekle yükümlü Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK), hiçbir standart ve düzenlemeye tâbi olmayan “10 numara yağ”ın üretim ve satışı ile ilgili denetimlerde bulunmakta mıdır?

-Ulusal marker uygulamasının yürürlüğe girdiği 01.01.2007 tarihinden sonra EPDK’nın, bugüne kadar yaptığı denetimler ile ilgili sonuçlar nelerdir? Bu denetimleri etkin ve yeterli buluyor musunuz? Eğer buluyorsanız yakıtın yıllık pazar hacmi her geçen gün neden büyümektedir?

-Kayıtlı ve denetime tâbi olanlar ile kayıt dışı faaliyet gösterenler arasında haksız rekabetin yanı sıra sektörde rahatsızlıklara yol açan bu yakıtın üretimi ve satışı ile ilgili olarak haksız rekabeti ve diğer olumsuzlukları önleyici düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz?" (ANKA)

Lokantada zorla cinsel ilişki teşebbüsüne Yeni TCK indirimi

SAMSUN'da çalıştığı lokantada bir arkadaşıyla cinsel ilişkiye giren kadınla “Hayır” demesine rağmen zorla birlikte olmaya kalkıştığı iddiasıyla 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılan 51 yaşındaki Kenan Y., Yeni TCK'ya göre yeniden yargılandı.

Kadının şikayetinden vazgeçtiği duruşmada, Yeni TCK'nın sanığın lehine olan hükümleri gözönünde bulunduran mahkeme cezada indirim yaptı. Kenan Y.'nin 1 yıl 5 ay 5 güne indirilen hapis cezası tecil edildi.
6 yıl önce Kenan Y.’nin çalıştığı lokantaya gece yarısı giden ve fuhuşla geçimini sağladığı ileri sürülen 35 yaşındaki P.Ç., 20 YTL karşılığında Kenan Y.'nin arkadaşıyla hamurhanede kendi isteğiyle cinsel ilişkiye girdi. Ardından Kenan Y. de, genç kadınla cinsel ilişkiye girmek istedi. “Hayır” yanıtı alan Kenan Y., kapıyı kilitleyerek P.Ç.’yi işyerinin arkasında bulunan hamurhaneye sürükleyerek götürüp tecavüz etmeye kalkıştı. Bunun üzerine çıkan tartışmada Kenan Y.’nin elinden kurtulan genç kadın camları kırarak dışarı kaçtı. Çevredekilerin ihbarı üzerine de yakalandı. P.Ç.'nin kendisiyle zorla ilişkiye girmek istediğini belirterek şikayetçi olduğu Kenan Y. hakkında Samsun 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Kenan Y., yargılama sonunda ırza geçmeye eksik teşebbüs suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay’ın 2 yıl önce kararı onamasına rağmen, yeni TCK hükümlerinden faydalanmak için dilekçe veren Kenan Y., bugün Samsun 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde son kez yargıç karşısına çıktı. Kenan Y., genç kadını cinsel ilişkiye girmek için zorlamadığını belirterek, “Aramızda yaşanan bu olay nedeniyle kendisiyle uzlaştık. Beraatimi istiyorum” dedi.
Daha önceki duruşmalara katılan ve sanıktan şikayetçi olduğunu söyleyen P.Ç. ise sanıkla uzlaştıklarını belirterek, başından geçenleri şöyle anlatmıştı:
“Beni telefonla arayarak çağırdı. Pideciye gittiğimde yanında bir arkadaşı vardı. Onunla 20 YTL karşılağında kendi rızamla cinsel ilişkiye girdim. Sonra o gitti. Biz sanık ile birlikte içki içmeye devam ettik. Kendisi işyerinin kapısını kilitleyerek anahtarı aldı. Daha sonra benimle cinsel ilişkiye girmek istediğini söyledi. Ancak kabul etmedim. Zorla beni hamurhaneye götürerek birlikte olmak istedi. Karşı koydum. Yaklaşık 15 dakika boğuştuk. Bu sırada camları kırdım. Ve kaçtım. Dışarıya çıkınca polisle karşılaştım. Kendisi ile uzlaştık ve şikayetçi değilim.”
Mahkeme sanığın önceki cezasından 6 ay 5 gün indirim yaparak, yeni TCK’ya göre Kenan Y.’ye 1 yıl 5 ay 5 gün hapis cezası verdi. Ardından da sanığın cezasını sabıkasının bulunmadığını da gözönünde bulundurarak tecil etti.

Kapı kapalı olsaydı oğlum ölmezdi’

SAMSUN’da geçen Haziran ayında yolcu minibüsü ile bir otomobilin çarpışması sonucu yaşamını yitiren minibüs yolcularından 8 yaşındaki Akın Albar'ın annesi Aygül Albar, olayın ilk duruşmasında bayıldı


Daha sonra kendine gelen genç kadın gözyaşları arasında verdiği ifadesinde, “Minibüsün kapısı açıktı. Çarpmanın etkisiyle oğlumun kafası kapıya sıkıştı. Kurtarmak istedim ama başaramadım. İki sanıktan da şikayetçiyim” dedi.
Atakum Beldesi Lozan Caddesi’nde geçen Haziran ayında meydana gelen trafik kazasında, 46 yaşındaki Mehmet Erkan yönetimindeki 55 LT 689 plakalı otomobil, iddiaya göre aşırı hızlı şekilde kavşağa girerek, önünden geçmekte olan Yalçın Dural (33) yönetimindeki 55 M 0056 plakalı yolcu minübüsüne yan tarafından çarparak devirdi. Kazada minibüste bulunan Akın Albar olay yerinde yaşamını yitirirken, annesi Aygün Albar ve 4 kişi yaralandı. Kazadan sonra gözaltına alınan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan iki sürücü bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Otomobil sürücüsü sanık Mehmet Erkan kazada kendi hatasının olmadığını öne sürerek, “Aşırı hızlı değildim. Frene bastım ama duramadım“ dedi. Minibüs şoförü Yalçın Dural ise, “Ben normal bir hızla yolumda gidiyordum. Otomobili hiç görmedim” diye konuştu.

ANNE: KAPI AÇIKTI

Duruşmaya katılan anne Aygül Albar ise kaza anını anlatırken birden sinir krizi geçirerek bayıldı. Kısa bir süre sonra kendine gelen genç kadın gözyaşları arasında kaza anını anlattı. Albar ifadesinde şunları söyledi:
“Kaza olmasaydı, 10 metre ileride inecektik. Oğlum benim kucağımda oturuyordu. Çarpışmadan önce minibüsün içinden birileri ‘otomobile dikkat et’ diye bağırdı. Minibüsün kapısı yarı açıktı. Hava sıcak olduğu için şoförler kapıları çoğu zaman açık bırakıyorlar. Çarpışma olunca oğlum kucağımdan fırladı ve kafası otomotik kapıya sıkıştı. Vücudu içeride kaldı. Kendisini kurtarmak için çok uğraştım. Ama başaramadım. Sonra ben de kendimden geçmişim. Kapı kapalı olsaydı oğlum ölmeyecekti. Sanıkların ikisinden de şikayetçiyim.”
Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda minibüsün vitesinin 3’üncü viteste takıldığı tespit edilirken, sürücüsü Yalçın Dural'ın kazanın meydana geldiği yerin okul önü olması, yaya geçidi bulunması ve dikkatsiz bir şekilde aracı kullanması nedeniyle kazada asli kusurlu olduğu, otomobil sürücüsü Mehmet Erkan’ın ise aşırı hız yaptığı için ikinci derecede kusurlu olduğu belirtildi. Duruşma kazada yaralanan ve mahkemeye gelmeyen 2 kişinin dinlenmesi için ertelendi.

Avusturya'daki türbanlı kadın heykeline, Eskişehirli yörüklerden tepki

GENEL Merkezi Eskişehir’de bulunan Yörüklerin kurduğu Osmangazi Kültür Dernekleri Federasyonu, Avusturya’da bir üniversitenin bahçesine konulan türbanlı çıplak kadın heykeline tepki olarak, bir cansız erkek mankenin başına peruk takıp, kadın mayosu giydirerek üzerine ‘Avusturya Erkeği’ ve ‘Avusturya Top Şekeri’ yazılı kağıt astı.


Federasyon Başkanı Niyazi Çapa, mankeni tarihi konakta sergilediklerini söyledi.
Osmangazi Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Niyazi Çapa, Odunpazarı Semti'ndeki Beylerbeyi Konağı’nda basın toplantısı düzenledi. Çapa, Avusturya’nın başkenti Viyana’da bulunan bir üniversitenin bahçesine üzerinde ‘Türk Lokumu’ yazılı türbanlı çıplak kadın heykeli konulmasına tepki gösterdi. Heykeli yapanı sapık olarak nitelendiren Niyazi Çapa şöyle konuştu:
“Bu heykel sapık bir heykeltraşın saçmasıdır. Sapık heykeltraşın yapıtında ‘Türk lokumu’ yazması bizleri çok derinden üzmüş ve yaralamıştır. Acaba Müslüman Türk kadınını bu şekilde tasvir etme fikri, size asırlar önce dedelerimizin gerçekleştirdiği Viyana kuşatmasının ezikliğinin bir tezahürü müdür? Heykeli yaparken size modelistlik yapan sizin çok yakınlarınızdan biri midir? Öğrenmek istiyoruz. Zira Viyana seferini dedelerimiz gerçekleştirdiler, ninelerimiz değil.”

‘HEYKELİ KIRIP ÇÖPE ATSINLAR’

Federasyon Başkanı Niyazi Çapa, basın toplantısı sırasında kadın mayosu giydirilmiş olan cansız bir erkek mankenin başına peruk takıp üzerine de ‘Avusturya Top Şekeri’ ve ‘Avusturya Erkeği’ yazılı kağıtlar astı. Çapa, cansız mankeni Beylerbeyi Konağı’nda sergilediklerini, isteyen vatandaşların gelip bu mankeni görebileceğini belirterek şöyle devam etti:
“Osmanlının kuruluşunda, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda ve de Cumhuriyet’in kuruluşunda hep Türk kadını vardı. Sen kimsin ki onu tam anlamıyla anlamadan, tanımadan tanıtmaya çalışıyorsun. Açtırma bizim bayramlık ağzımızı. Açtırma bize tarihin tozlu yapraklarını, öyle şeyler görür ve duyarsın ki ne kadar çıplak olduğunu anlarsın. Müzelerde heykellerin yerine sen sergilenirsin. Sanatta iki kavram vardır. Sanat sanat içindir, sanat halk içindir. Peki, senin sanatının adını ne koyalım? Herhalde ‘Türk ve İslam düşmanlığı’. Müslüman Türk kadınına karşı yaptığınız insanlık dışı, onur kırıcı bu uygulamaya derhal son veriniz. Asil Türk kadınından özür dileyiniz. Eğer af ederlerse o da onların büyüklüğündendir. Böylesi basit işlerle uğraşmayın. Adam olun. Adam gibi hareket edin. Adam gibi davranın. Sabrımızı taşırmayın. Avusturya’daki heykelin kırılarak çöpe atılmasını istiyoruz.”